Bilişim ve Hukuk kavramları ile birlikte anılmaya başlayan bilişim hukuku, son yıllarda karşımıza oldukça fazla çıkmaya başlayan aynı zamanda da tam olarak konumlandırılamayan yeni bir boyut olarak tanımlanabilmektedir.

Sonraki yazılarımızda bilişim hukuku kavramını çok detaylı inceleyeceğiz. Ancak öncesinde özellikle konunun daha net anlaşılması açısından bilişim ve hukuk kavramlarının tanımlanması önem arz etmektedir.

Bilişim kavramı 20. Yy başlarında şekillenmeye başlamış olmakla beraber, ikinci yarısından sonraki dönemde, özellikle de ikinci dünya savaşından sonra daha net ortaya çıkmıştır. 20. Yy sonlarına doğru internetin askeri amaçla kullanımı ile ortaya çıkması, sonrasında özel sektörlerin işe el atmasıyla bilişim kavramı kendini tanımlamaya başlamıştır. 21. Yüzyıla geldiğimizde ise artık çok hızlı boyut değiştirerek yaşantımızın her alanına girmeyi başarmıştır.  

Tüm bu anlatılanlardan sonra bilişim kavramını tanımlamak gerekirse;  yaşantımız süresince kişiler, toplumlar,  sistemler tarafından üretilen bilginin teknolojik donanımlarla işlenerek, boyut değiştirmesi sağlanıp, yine aynı şekilde insanların, toplumların faydalanacağı sonuçlar üretilme sürecine bilişim diyebiliriz. Dolayısıyla bilişim dediğimiz zaman aklımıza bilgi ve teknoloji kavramları gelmektedir. Tüm bu tanımlardan da anlaşılacağı üzere günümüzde bilginin işlenebildiği her alanda bilişim kavramıyla karşılaşmaktayız. Kamu ve özel sektör olmak üzere, sosyal yaşamda da karşımıza çıkmaktadır. Bu kapsamda da bilişim sistemleri birçok kolaylıkları beraberinde getirerek aynı zamanda ciddi anlamda hız kazandırmıştır. Ancak bu kadar faydanın yanında zamanla ortaya çıkan, geleneksel yöntemlerle öngörülemeyen  bir takım zararların meydana geldiği bilinmektedir. Bilişim kavramlarının ilk ortaya çıktığı zamanlarda bu zararların boyutu hakkında tam bir fikir birliğine varılamamaktaydı. Ancak günümüzde bilişim sistemleri ile ortaya çıkabilecek zararlarından korunmak amacıyla gerekli düzenlemelerin yapılması gerektiği kaçınılmaz olmuştur. Bu anlamda da karşımıza toplumsal yapıyı düzenleyen kurallar bütünü olan hukuk başlığı karşımıza çıkmıştır. Ve zamanla da bilişim ve hukuk kesişmeye başlayarak ortak bir zeminde düzenlenmesi gereği duyulmuştur.

Bilişim ve Hukuk ile ilgili boyutları açıklamaya çalışırken bu kapsamda da kısaca hukuk nedir sorusuna cevap aramak gerekmektedir.  Hukuk kelime anlamıyla “haklar” demektir. Dolayısıyla Hukuk kısa ve en net tanımıyla bireylerin birbirleriyle ve toplumla ilişkilerini düzenleyen ve kamu gücüyle koruma altına alınan hak ve kuralların bütünüdür. Literatürde kabul gören tanıma baktığımızda da:  toplumsal ve bireysel ilişkileri düzenleyip, yine bireyler tarafından uyulması devlet tarafından yaptırımlara bağlanmış kuralların tamamına hukuk diyebiliriz.

Hukuk tanımına ve düzenleme alanlarına baktığımız zaman, toplum ve bireyle iç içe olduğunu ve toplum ve birey yaşantısından beslendiğini görebiliriz. Dolayısıyla hukuk belli zaman dilimlerine göre farklı düzenlemeler içermektedir. Hukuk normları açısından değişmeyecek olan bir takım kurallar olduğu gibi içinde bulunduğu döneme uygun olarak şekillenen ilkeleri de bulunmaktadır. Bu kapsamda insanoğlunun bilişim ile tanışması ve yaşantısının içerisine girmesiyle hukuk normlarında bir takım düzenlemelerin olması gerektiği kaçınılmaz hale gelmiştir. Yeni suç tiplerinin tanımlanması, ceza sistemini etkilemesi, delil bakımından değerlendirilmesi gibi birçok alanda düzenleme gerekmektedir. Bilişim ve Hukuk işte bu noktada kesişmekte ve gerekli normların oluşturulması bakımından yeni bir hukuk dalının ortaya çıkmasını gerektirmiştir. Bilişim günümüzde sağlıktan eğitime, ulaşımdan ticarete kadar hayatın her alanında yer almaktadır. Bireyler, şirketler, toplumlar arasındaki olaylara baktığımızda da bilişim hemen hemen uyuşmazlıkta, soruşturma veya kovuşturmanın bir bölümünde mutlaka yer almaktadır. Kimi zaman uyuşmazlığın odak noktasıyken kimi zamanda imkanlarından faydalanılmaktadır.