5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun Topluma Karşı Suçlar Başlığı altında bulunan Üçüncü Kısım içerisinde yer alan Bilişim Alanında Suçlar ismini taşıyan Onuncu Bölümünde 245. Madde içerisinde 5 fıkra halinde düzenlenmiştir.

Banka veya kredi kartlarının kötüye kullanılması, 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun Topluma Karşı Suçlar Başlığı altında bulunan Üçüncü Kısım içerisinde yer alan Bilişim Alanında Suçlar ismini taşıyan Onuncu Bölümünde 245. Madde içerisinde 5 fıkra halinde düzenlenmiştir. İlgili maddenin ilk üç fıkrasında üç ayrı suç tipine yer verilmiştir. Dördüncü fıkra da ise akrabalık ilişkileri kapsamında şahsi cezasızlık sebepleri bulunmaktadır. Beşinci fıkra da ise malvarlığına karşı işlenen suç tiplerindeki etkin pişmanlık hükümleri yer almaktadır. Madde düzenlemesine baktığımız zaman 1 Haziran 2005 tarihindeki ilk halinde 245. Madde şimdi ki 1. Ve 3. Maddenin yer aldığı iki fıkradan oluşmaktaydı. Süreç içerisinde 29 Haziran 2006 yılında değişikliklere gidilmiş, ilk halindeki 2. Fıkrada ki suç 3. Maddeye alınmış, 2. Madde yeniden eklenmiş, ayrıca şahsi cezasızlık sebeplerinin yer aldığı 4. Madde eklenmiştir. Bir diğer değişiklik ise 6 Aralık 2006 tarihinde gerçekleşmiş 5. Madde eklenerek 245/1 açısından etkin pişmanlık hükümlerinin uygulanması sağlanmıştır.

Bilişim teknolojilerinin hayatımızın her alanında yer almasıyla birlikte süreç içerisinde yeni suç tipleri ortaya çıkmıştır. Yeni suç tipleri çıkmasıyla da evrensel hukuk ilkeleri içerisinde yer alan Latincesi “nullum cri- men nulla poena sine lege” olan “kanunsuz suç ve ceza olmaz” ilkesi gereğince kanun koyucular tarafından düzenlemeler yapılmaya başlanmıştır. Bilişim suçları 20. Yüzyılın ikinci yarısında ortaya çıkmaya başlamıştır. Bilinen ilk bilişim suçu ise 18 Ekim 1966 tarihinde Amerika Birleşik Devletleri’nde Minneapolis Tribune adlı gazetede yer alan “bilgisayar uzmanı banka hesabında değişiklik yapmakla suçlanıyor” isimli haberde yer alan ilgili suç olarak bilinmektedir.

Madde incelendiğinde şimdiki haliyle üç farklı suç cezalandırılmaktadır. İlk olarak 245/1. fıkrada banka ve kredi kartını, kart hamilinin rızası dışında kullanarak kendisine veya başkasına haksız çıkar sağlama suçu, 245/2. fıkrada sahte kredi veya banka kartı üretme, satma, devretme, satın alma ve kabul etme suçu son olarak ise 245/3. fıkrada sahte kartı kullanmak suretiyle kendisine veya başkasına haksız çıkar sağlama suçu düzenlenmiştir.

Madde kapsamı incelendiğinde kart tanımının yapılması gerekmektedir. Banka kartının veya kredi kartından ne anlaşılması gerektiği 5464 sayılı Banka Kartları ve Kredi Kartları Kanunu’na göre belirlenebilir. 5464 m. 3/d’de belirtildiği üzere Banka kartı, mevduat hesabı veya özel carî hesapların kullanımı dâhil bankacılık hizmetlerinden yararlanmayı sağlayan kartı ifade etmektedir. Kredi kartı ise 5464 m. 3/e’de belirtilerek, nakit kullanımı gerekmeksizin mal ve hizmet alımı veya nakit çekme olanağı sağlayan basılı kartı veya fiziki varlığı bulunmayan kart numarası olarak tanımlanmıştır. Kredi kartları bu madde ile koruma altına alınmıştır. Burada dikkat edilmesi gereken bir diğer husus, fiziki varlığı olmayan, sanal kredi kartlarıdır. 5464 Banka ve Kredi Kartları Kanununun 15. Maddesinde “…fiziki varlığı bulunmayan kart numarasının öğrenildiği andan itibaren kart hamiline geçer” ifadesi bulunmaktadır. Bu ifade incelendiğinde kredi kartı bakımından kartın fiziki veya sanal kredi kartı olmasının suçun oluşması açısından fark etmeyeceği görülmektedir. Aynı zamanda da Yargıtay ın görüşü de bu yöndedir. Dolayısıyla da sanal kredi kartı bilgileri aracılığıyla da bu suç oluşabilmektedir. Ancak banka kartları açısından durum farklıdır. 5464 sayılı kanunda banka kartlarının fiziki varlığının olması gerektiği belirtilmektedir. Bu açıdan düşünüldüğünde suçun oluşabilmesi için banka kartının fiziki olarak ele geçirilmesi gerekmektedir. Bir başka incelenmesi gereken de ön ödemeli kartların durumudur. Alışveriş ve para çekme imkanı sağlayan (2022 senesi itibariyle kullanılamayan Paypal kart), İnnial kart, Papara gibi kartlar üzerinde ilgili suçun oluşup oluşmayacağıdır. Bu tip kartların kullanıma açılabilmesi için belli bir prosedürün uygulanması gerektiğidir. Bu prosedürler sonucunda ve banka unvanı taşıyan kurumların çıkardığı kartların ilgili suç tipi bakımından suçun konusunu oluşturabileceği söylenebilir. Dolayısıyla banka veya kredi dışındaki telefon kartı, firmalar tarafından çıkartılan alışveriş imkânı sağlayan kartlar, hediye kartları, doğalgaz, su vb. elektronik kartların kullanılmasında m. 245/1 uygulanmaz.

Bu yazımızda inceleyeceğimiz m. 245/1. fıkra bakımından korunan hukuki değer açısından doktrinde farklı görüşler bulunmaktadır. Bir görüşe göre özellikle birinci ve üçüncü fıkrada yer verilen suçlar bakımından daha çok kişilerin malvarlığının korunmasının amaçlandığını dolayısıyla da suçla korunan hukuki yararın mağdurun malvarlığı olduğuna yer verilmektedir. Bir diğer görüş ise madde düzenlemesinde malvarlığının korunmasının, sahtecilik suçuyla güvenin korunmasının, bankacılık faaliyetlerinin güvenli şekilde yerine getirilmesinin amaçlandığı, dolayısıyla da korunan hukuki değerin karma nitelik gösterdiği savunulmaktadır.

Suçun konusu bakımından TCK 245/1. madde incelendiğinde doktrinde farklı görüşler bulunmaktadır. Ancak genel olarak ve ağırlıklı olan görüş ise suçun konusunun banka veya kredi kartlarının olduğu yönündedir. Burada dikkat edilmesi gereken suçun konusunu oluşturabilecek kartın başkasına ait olması, kartın kullanıma açık olması yani kullanılabilir olması gerektiğidir. Aksi durumda işlenemez suç kapsamına girecektir.

Banka ve kredi kartları bakımından 1. fıkrada ele geçirmenin her ne surette olursa olsun ifadesiyle çok geniş bir alana yer verildiği görülmektedir. Dolayısıyla da kişinin kartı rızası ile vermiş olması ya da failin hırsızlık, zorla elde etme gibi yollarla da ele geçirmiş olması fark etmemektedir. Suçun oluşabilmesi için failin veya başkasının maddi bir yarar sağlaması gerekmektedir. Özellikle dikkat edilmesi gereken yararın maddi olmasıdır. Örnek olarak bulunması zor bir kartın fail tarafından elde edilerek çevresine bu kartla gösterişte bulunması maddi bir yarar sağlamayacağı ve mağdurun malvarlığında bir kayıp olmayacağı için suç oluşmayacaktır. Bir diğer husus da suçun oluşması için maddi yarar üzerinde hâkimiyet kurulması yeterli olduğudur. Klasik bir örnek olarak paranın failin hesabına geçmesi yeterlidir. Ayrıca paranın çekilerek harcanması, elde bulundurulması şart değildir.

Suçun meydana gelebilmesi için banka veya kredi kartının kullanılması veya kullandırtılması, ayrıca da yarar sağlanması gerektiğinden, m. 245/1 çok hareketli suç özelliklerini sağlamaktadır. Dolayısıyla da kullanma veya kullandırtma hareketleri seçimlik olarak belirtildiğinden herhangi birinin gerçekleştirilmesi suçun oluşması için yeterli olabilmektedir.

Fail bakımından 1. fıkra incelendiğinde, suçun özgü suç olmaması nedeniyle fail kartın kullanıcısı dışındaki herkes olabilir. Sadece banka veya kredi kartını ele geçirip, kart sahibinin rızası bulunmadan kartı kullanan veya kullandıran, kendisine veya başkasına yarar sağlayan herkes suçun faili olabilir. Dolayısıyla da kastedilen haksız yararın mutlaka faile ait olması gerekmemekte, fail dışında üçüncü bir kişi lehine yarar elde edildiği durumda da de suç işlenmiş olacaktır. Mağdur bakımından ise farklı görüşler olsa da Yargıtay’ın da katıldığı görüşe göre banka veya kredi kartının hamilleri mağdur olarak belirtilmektedir. Kart hamili bakımından kredi kartı ya da banka kartı hizmetlerinden faydalanan kişiyi ifade etmektedir. Kartı çıkaran banka ve diğer kuruluşlar ise suçtan zarar gören durumundadırlar.

Suçun manevi unsuru bakımından failin bilerek veya isteyerek hareket etmiş olması gerekmektedir. Dolayısıyla da suçun manevi unsuru kasttır. Teşebbüs bakımından ise 1. Fıkrada belirtilen suç tipi teşebbüse elverişlidir, teşebbüs hükümleri uygulanabilir.